Kendimi üç beş kelimeyle tarif etmemi isteseniz, “temiz beslenme ve spor aşığı, geleceğin kişisel antrenörü” diyebilirim. Hayatımı bu temeller üzerine kurgularım, etiket okurum, besin ve kalori değerlerini bilirim. Ancak, gıda intolerans testi yaptırana kadar sağlığım için faydalı zannettiğim ve sık tükettiğim besinlerin bana zarar verdiğini bilmiyordum. Ben de artık testi yaptıran pek çok insan gibi gıda intolerans testini, “hayatımı değiştiren test” olarak anımsıyorum ve sizinle gıda intolerans testi deneyimlerimi yazı dizisi olarak paylaşacağım.
Gıda intolerans testi yaptırmaya ihtiyaç duyan kişilerde genellikle fazla kilo, kronik yorgunluk, uyku bozuklukları, sindirim rahatsızlıkları gibi hastalıklar oluyor. Örneğin, “Diyete Başlıyorum” takipçilerinden Oya Hanım’ın aşırı miktarda fazla kilosu vardı ve gıda intolerans testi yaptırdıktan sonra kilo vermesini engelleyen besinleri öğrendi. Intolerans gösterdiği besinleri hayatından belirli bir süre çıkardı, temiz beslenme programına geçti ve tam 35 kilo verdi. Fakat ben, ilk bakışta bu profile kesinlikle uymuyorum. Çünkü, ideal kilomdayım, personal trainer olmak için sıkı antremanlar yapıyorum, kronik yorgunluk hissetmiyorum, gördükçe mutlu olduğum karın kaslarım var. Ama, içeride bazı işlerin yolunda hissetmediğini hissediyordum. Çünkü bazen vücudumda aşırı şişkinlik oluyor, sabahları yorgun uyanıyorum, aynı noktalarda sivilce çıkıyor, bir kadeh şarap içtiğimde ertesi gün baş ağrısı oluyor ama dört kadeh rakı içtiğimde ertesi günümü etkilemiyordu. Bu tepkilerin bir anlamı olmalıydı.
Geçtiğimiz yıl, New York’ta kaldığım sürede spor ve beslenme üzerine araştırmalar yapıp seminerlere katıldım. Özellikle, Lyn-Genet Recitas’ın “somon, yulaf ezmesi, hindi gibi sağlıklı zannettiğiniz besinler sizi şişmanlatıyor olabilir” tezi çok ilgimi çekmişti. Vücudumuza giren her besin, çeşitli işlemlerden geçip tepkimelere giriyor ve biz de etkilerini dışarıdan görüyorduk: kilo almak, kilo vermek gibi… Ben tam kendimi, benim için inflamatuar etkili besinleri öğrenmek için hazırlarken yolum, Pinner Test ile kesişti. Bilirsiniz, hayatın zamanlaması muhteşemdir: tam ihtiyacımız olan şey, tam zamanında gelir. Parmak ucundan alınan kanla, iki yüzden fazla besin proteinini inceleyen Pinner Test, sağlığım ve beslenmemle ilgili aklımdaki sorulara cevap olacaktı. Türkiye’de uygulanan Amerikan sağlık bakanlığı onaylı tek gıda intolerans testi olan Pinner Test için parmak ucundan birkaç damla kan alınıyor; steril bir ortamda İtalya’daki laboratuvar sevk ediliyor. Yaklaşık 2 hafta sonra gıda intolerans testi sonuçları geliyor ve sağlığımıza, kilomuza, bağışlık sistemimize zarar veren düşmanları tanıyoruz!
Peki, Pinner Test sonucuna göre intolerans gösterdiğim gıdalar nelerdi?
İnek sütü proteini
Türkiye’de en sık gıda intoleransı inek sütü proteininde görülüyor. Bense sağlığım için çok faydalı diyerek günde iki bardak süt içer, sık sık peynir ve yoğurt tüketirdim. Geçmişe dönüş yaptığımda kilo aldığım dönemin tam da süt ürünleri tüketimini artırdığım zamana denk geldiğini fark ettim.
Patates
İçerisinde nişasta olduğu için kilo aldırdığını bildiğim ama buna rağmen çok sevip kaçamak hakkı olarak kullandığım patates, gıda intolerans testimin sonucunda vardı. Demek ki patatesle arama mesafe koymalıydım.
Muz
Spor sonrası boşalan glikojen depolarımı doldurmak ve kaslarımı beslemek için hep muz yerdim. Gıda intolerans testi sonucumda muz çıkınca, geçmişe yolculuk yaptım ve muz yediğim günlerde kan şekerimdeki yüksek dalgalanmaları hatırladım.
Üzüm
Şeker oranı diğer meyvelere göre yüksek olduğu için yemekten kaçındığım üzümü, bir başka haliyle şarapta tüketiyordum. Meğer, bir kadeh içmeme rağmen ertesi günkü baş ağrılarının sebebi buymuş.
PS: Gıda intolerans testi hakkında merak ettiklerinizi, sorularınızı aşağıdaki e-mail adresinden bana veya Facebook sayfamız üzerinden “Diyete Başlıyorum” ekibine iletebilirsiniz.
Haftaya: Pinner Test sonrası hayatımda neler değişti?
Arzu Karabulut
Genel yayın yönetmeni
“Diyete Başlıyorum” Sağlıklı Yaşam Portalı
arzu.karabulut@yuksektopuklar.net
